12.10.2020
Beste Yarışması Seçici Kurul Üyesi - Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası Ulusal Beste Yarışması Final Konseri
27.3.2020
CD YAYIMI İsviçreDei oben uf em Bärgli (2017)Schweizer Jugend Chor
Şef: Nicolas Fink
Zytglogge
MEDYA/ELEŞTİRİLER
SAKINCALI PİYADE
Şefik Kahramankaptan / Sanattan Yansımalar / 04.05.2019
Uçarsu’nun son dört yıl içinde, biri İzmir, ikisi Ankara’da üç yeni eserinin ilk seslendirilişine tanıklık ettim. Bu dördüncü oldu. Yapıları farklı olmakla birlikte, Sakıncalı Piyade en iyisi diyebilirim. Besteci program notunda “Tek bir trompetin anlatıp seslenen, uyarıp çağıran temsili gücü bu müzikte oldukça yönlendirici oldu” diyor. Dinleyince gördük ki, müzikte trompet Uğur Mumcu’yu, yaylılar da halkı temsil etmektedir.
Trompetin serimlediklerinin, yaylı çalgılarda genişlediğini, bazen yoğunlaşıp bazen seyrelerek yoğrulduğunu gördük. Müzik yer yer, dinleyicinin tüylerini ürperten tam bir “lament”, tatlı bir ağıttı. Bu ağıta “tatlı” nitelendirmesini yapmamın nedeni, koyu bir biçimde insanın üzerine yığılmaması, aksine düşündürerek hüznün yanında müziksel zevk de vermesiydi. Tek parça halinde seslendirilen, kendi içinde üç bölümden oluşan yapıtta bestecinin klasik ve çağdaş kompozisyon tekniklerini bir arada kullanmış olması, bir ağıt olmasına karşın yapıtın diri biçimde ayakta durmasını sağlıyordu.
Halen İstanbul’daki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda profesör akademik ünvanıyla kompozisyon öğretmenliği yapan Uçarsu, son dönemin verimli bestecilerinin ön sıralarında yer almaktadır. Kendisini Sakınca Piyade nedeniyle gönülden kutluyorum. Bu eserin avantajı, pek çok ilimizdeki orkestralar tarafından seslendirilebilecek orta ölçekli büyüklükte ve sadece yaylılar için olmasıdır. Bir trompet solisti bulunduğunda eser
24 Ocaklarda pek çok orkestra, topluluk tarafından seslendirilebilir.
2.YAYLI ÇALGILAR DÖRTLÜSÜ (SÖYLENEMEYENLER)
Robert Hugill / Planet Hugill-The World of Classical Music 15.11.2017
Hasan Uçarsu's String Quartet No. 2 'The Untold' is a four movement work where the middle two movements form the core of the piece, with the first and last forming something of a prologue and epilogue, the one the mirror image of the other. The opening 'Prologue' combines dramatic pizzicato with a high, rather insistent violin part, the result is highly dramatic almost filmic.
The second movement, 'Bozlak', is in memory of the Turkish musician Neset Ertas who died in 2012, it uses a Turkish folk-song form the bozlak. The music starts with a dramatic unison and the movement builds out of this material. Again I felt the music, with its varied textures, was quite filmic, and whilst aware of the strong identity of the underlying material the music is anything but folkloric. The third movement 'Karsilama' represents the Hidrellez festivities which are held on the 6 May to celebrate the coming of summer. Here we have lively textures, crisp sometimes hard-driven rhythms with strongly accented music. The 'Epilogue' was written in memory of the cellist Reyent Bolukbasi who died in 2012, here there are eerie harmonics over a cello part which moves from murmuring to soulful. This is a striking piece which manages to create a Turkish musical identity within the context of the classical string quartet.
2.YAYLI ÇALGILAR DÖRTLÜSÜ (SÖYLENEMEYENLER)
Jonathan Blumhofer / The Arts Fuse / 19 Ekim 2017
The second evokes the World of the middle Bartók quartets: shattering dissonances, percussive rhythms, and tense pauses alternating to craft an episode of visceral drama. These characters are plenty abundan in the third movement, too, a bristling recollection of the annual Hıdrellez Festival. The finale echoes the opening movement, only this time the melodic line is given to the çello, while violins and viola weave a misty counterpoint high above.
Overall, it’s a striking piece. Parts of “The Untold” clearly owe some debts to Bartók, but they’re at least balanced out by deft touches, like as the chilly artificial harmonies at the end of the second movement and the mysteriously elegiac textures of the outer movements.
2.YAYLI ÇALGILAR DÖRTLÜSÜ (SÖYLENEMEYENLER)
Serhat Bali / Hürriyet / 06 Ekim 2017
Albümün belki de anlamlı eseri olan, değerli bestecimiz Hasan Uçarsu’nun “Anlatılamayan”ına gelelim. Diyor ki Uçarsu, eserini anlattığı satırlarda “ Yeniden doğuşu temsil eden Hıdrellez’deki içkin yoğun yaşam gücü nasıl anlatılır? Neşet Ertaş’ın son derece kısıtlı sözler ve sesler yoluyla Anadolu insanının duygusal dünyasını deşifre eden şarkılarının yoğunluğu ve içtenliği nasıl anlatılır? Hayır, bunlar anlatılamaz…”Uçarsu’nun ‘anlatamadığını’ ben nasıl anlatabilirim ki? Sadece eserin ikinci bölümünün, büyük halk ozanımız Neşet Ertaş’ın anısına ithafen bozlak formunda bestelendiğinin, beşinci ve son bölümün ise yine aynı yıl vefat eden çellist dostu Reyent Bölükbaşı’na ithafen bestelenen, Çağ Erçağ’ın da solo çellosuyla başrolde olduğu bir enerji olduğunun altını çizeyim. Uçarsu’nun bu nefis eserinin, nitelik itibariyle, albümdeki diğer ünlü bestecilerin eserlerinin altında kesinlikle kalmadığını, dünya sahnelerine ivedilikle taşınması gereken bir eser olduğu gerçeğini de vurgulamayı ihmal etmeden elbette…
Evin İlyasoğlu / Cumhuriyet Gazetesi
10.03.2017
Bu devasa yapıtı Aykal’ın batonu altında canla başla seslendiren BİFO üyeleri, yapıtın bütününde, çalgı topluluklarının tek soluk halindeki icrasını sergilediler. Şefin topluluğa verdiği güvenin yanı sıra, solistlerin virtüöziteleri Hasan Uçarsu'nun rengarenk yapıtını bir yağlıboya tablo gibi dokudu. Yapıtında büyük orkestranın her grubunu incelikle işleyen Uçarsu, kendi icinde adeta bir oda miiziği işlevi gören viyola/piyano ikilisini, topluluğa karşı olduğu kadar toplulukla kaynaştıran bir ivme yaratmıştı. Yerel temalar, aksak ritimler, Anadolu renkleri, ama uluslararası bir dil kullanışı çok etkileyiciydi. Hiç zorlanmadan yazılmış, akıcı, albenisi yüksek bir eserdi. Dünyanın her köşesinde kabul göreceğine inanıyorum ve yolu açık olsun diyorum.
Evin İlyasoğlu / Cumhuriyet Gazetesi
09.12.2015
“Çanakkale 1915..” başlıklı yapıtının ilk seslendirilişini çaldılar. Bir eserin günyüzüne çıkmasına tanık olmak, tarihi bir olay. Uçarsu, kendine özgü dilini bulmuş bir bestecimiz. Orkestra renklerini işleyişi ve başından sonuna dinleyeni yakalayan dramatik anlatımı, bu yapıtı da seçkinleştirmişti.
YOK ZAMANLAR
Haluk Tarcan / Orkestra Dergisi / Ekim 2013
Görülüyor ki, besteci, günlük yaşamdan bir müzik eseri yaratacak düzeyde... Divan müziğinin atmosferini arka plana alıp Tonal müzikle bir ön Plân yaratmış... Ve her ikisini "super-posées" üst-üste koymuş... Dede Efendi'nin şarkısını iki saz arasında parçalayarak ya da iki ayrı renk vererek, fırtınalı olduğunu sandığım bir havada, (bireyselliğinden uzaklaşan kendi kendine yabancılaşmış çağımız insanının tasviridir diyor besteci) sunmuş.
Önce gerekli olan bir temel var, yâni eserlerin mühendislik kısmı mükemmel etkisi yapıyor... Geriye mimari kalıyor; O da gerçekten son derecede kişisel düşünce ve hayale dayanarak sunuluyor... Kompozisyonlara devam... Yeni güzellikler peşinde!..
DAVETSİZ MİSAFİRLER
Şefik Kahramankaptan / Cumhuriyet Ankara Gazetesi
04.07.2008
Projede, müzikolojik olarak üzerinde önemle durulması gereken nokta, “kaybolmuşun yeniden kazandırılması”, Pancaroğlu’nun çok eski asyatik bir çalgı olan, ele gelir örneği bulunmayan “Çeng”in aslına uygun biçimde yeniden yapımını sağlaması. Uzunca bir süre eski Osmanlı sarayında da kullanılan 24 telli bir tür “kucak arpi” olan Çeng’in arp ile birlikte ama ayrı ayrı aynı yapıt içinde yer alışını besteci Uçarsu gayet dengeli ve anlam yükleyerek gerçekleştirmiş. Arp, gergin telleriyle alışılmışın dışında gayet çağdaş, erkeksi sesler verirken, Çeng Osmanlı müziğinden alıntılanmış iki semai ve bir peşrevdene makamsal ezgilerle rengini sergiliyor. Çengin soloları sırasında karşıtlığı, itirazları, kuşkuları zaman zaman orkestradan gelen amorf çıkışlar temsil ediyor.
Yapıta adını veren “Davetsiz Misafirler”le besteci, Çeng’in seslendirdiği Dilhayat Kalfa, III.Selim ve Derviş Mustafa’nın iki yüz elli yıl öncesinden günümüze kalmış makamsal ezgilerini kastediyor.
Beş bölümlü ama tek solukta çalınıp tamamlanan yapıtta, besteci vurmalı çalgıları da Türklerin milattan önceki yıllara dayanan davul geleneğini anımsatırcasına ustalıkla kullanmış. Orkestra, farklı dönem, köken ve anlayışı temsil eden iki solo çalgının arkasında, zengin bir renk yelpazesiyle iki çalgıyla ilgili yorumlarda bulunuyor, geçişleri sağlıyor. İki çalgının çizgi olarak birbirine biraz yakınca durduğu son bölümde ise, orkestra üyeleri “düm-teka-dümtek” vokaliyle makamsallığı insan sesiyle de vurguluyor.
DAVETSİZ MİSAFİRLER
Evin İlyasoğlu / Cumhuriyet Gazetesi
01.07.2008
...arp ve çeng gibi aynı yapıda , ancak ayrı kültürlerin çalgılarıyla sunulan çok değişik ve alımlı bir dinletiydi. Davulların kararlardaki görkemli kullanımı, hiçbir boşluk olmadan büyük orkestranın her biriminden yararlanılması, -sürenin uzunluğu dışında-çok başarılıydı.
DAVETSİZ MİSAFİRLER
Filiz Ali / Milliyet Gazetesi
28.06.2008
Festivalin sürprizi ise Hasan Uçarsu gibi bence günümüz dünya bestecileri arasında yerini şimdiden almış olan bir müzisyenin arp, çeng ve orkestra için bestelediği konçertonun dünya prömiyeriydi... Orkestra çalgılarının ritim, ses, tını olanaklarını çok iyi bilen ve bu olanakların birbirleriyle ilişkilerini ustaca işleyen; arp ve 'çeng'in sesini zinhar bastırmayan, geleneksel ile çağdaş öğeleri ustalıkla harmanlayan, aynı zamanda 'dinlenebilir' müzik yazan ender bestecilerden biri Uçarsu.
ESKİ İSTANBUL'UN ARKA SOKAKLARINDA
Geoff Brown / The Times
30.06. 2004
The first work really to button-hole the ear was 'On the Back Strets of Old Istanbul by Hasan Uçarsu, a leading figure among composers now approaching 40. Its Turkish tang was not only stirred by the qanun, a 75-string zither plucked alongside cello, clarinet, harp and percussion. The music's hovering, undulating path also looked East, not West, though it travelled with a poetic precision suggesting fruitful times spent studying in America with the king of avantgarde atmospherics, George Crumb. Thirteen minutes of beautifully paced and shaped music; on this evidence Uçarsu should be better known.
ESKİ İSTANBUL'UN ARKA SOKAKLARINDA
Geoff Brown / The Times
30.06. 2004
Gerçekten de akılda yer tutan ilk eser şu sıralar yaşları kırka yaklaşmakta olan besteciler arasında önder bir kişilik olan Hasan Uçarsu'nun Eski İstanbul'un Arka Sokaklarında adlı eseriydi. Eserin Türk tadı yalnızca- viyolonsel, klarinet, arp ve vurmalı çalgıların yanıbaşında çalmakta olan zither benzeri, 75 telli ve telleri çekilerek çalınan - kanun kullanılarak oluşturulmadı. Ayrıca müziğin havada aslılı kalarak kıvrımlanan yolunun Batıya değil de Doğuya bakmasına karşın bu yolculuk, Amerika'da avangard atmosfer müziği bestecilerinin kralı George Crumb ile birlikte çalışmakla geçirilen verimli zamanları anımsatan, şiirsel bir kesinlikle gerçekleşti.
On üç dakikalık güzelce zamanlanmış ve biçimlenmiş müzik; işte bu nedenlerle Uçarsu'nun daha iyi tanınması gerekir.
ESKİ İSTANBUL'UN ARKA SOKAKLARINDA
Richard Whitehouse / www.classicalsource.com Ltd.
28.06. 2004
Yet it was the works closing each half of the concert that left the keenest impression. The title of Hasan Uçarsu's piece, On the Back Streets of Old Istanbul (2001), promised a medley of folk and traditional tunes, and the use of a qanun (plucked 75-string zither) alongside a relatively standard ensemble might seem to confirm this. What, in fact, emerges is a rhapsodically unfolding evocation of time and place, its subtlety and allure transcending any consideration of ethnic fusion.
ESKİ İSTANBUL'UN ARKA SOKAKLARINDA
Richard Whitehouse / www.classicalsource.com Ltd.
28.06. 2004
Eski İstanbul'un Arka Sokaklarında adı, Hasan Uçarsu'nun eserinde halk müziği ve geleneksel ezgilerden oluşan bir medley beklentisi uyandırdı ve görece standart sayılabilecek bir grubun yanında kanunun (çekilerek çalınan 75 telli zither) kullanılması bu fikri destekler nitelikte görülebilirdi. Fakat gerçekte ortaya çıkan ise rapsodik olarak açımlanan bir zaman ve mekan hissi uyandıran ve herhangi bir etnik füzyon düşüncesine üstün gelen, onu aşan bir ustalık, maharet ve cazibedir.
ESKİ İSTANBUL'UN ARKA SOKAKLARINDA
Ateş Orga / Andante Müzik Dergisi
Eylül-Ekim 2004 Yıl 2 Sayı 12
Kanun ve arpın renklerini sihirli bir havada kullanan Uçarsu'nun zarif ve rafine yapıtını özel ve farklı buldum.
ÇIĞLIKLAR, ANILAR VE KÜÇÜK BİR DÜŞ
Ahmet Say / Cumhuriyet Gazetesi
Bestecimiz duyarlıklı bir "tını ustası". Tınıyı çok dengeli kullanmayı, vurgulamayı biliyor. Bunun için sağlam bir orkestrasyon bilgisine sahip olmak gerek. Uçarsu bu birikimin temelinde "form" kavrayışının bilinçli çağdaş diliyle iyi bir kompozitör düzeyindeydi... Uçarsu'nun çağdaş yaklaşımı bize umut veriyor... Uçarsu bence "bilinç"ten kaynaklanan yaratıcı güçle üretmiş bestesini.
MAVİ AY GRİ, SARI GECE DUVAR
Liz Janes-Brown / The Maui News
24.07. 2001
Disonans, arpın gövdesine vurmalı çalgıyı andıran vuruşlar, bas tellerin genizden gelen sesler gibi tınlaması becerikli ve cesur bir sanatçının ellerinde çalgının tatlı ve narin duyuluşunun çok ötesinde de şeyler yapabileceğini gösterdi.
BİR YAZ YOLCULUĞUNDAN ARTAKALANLAR Mareike Kuhn / Westfalische Nachrichten
23.10.2001
Hasan Uçarsu'nun "Bir yaz Seyahatinden Arta Kalanlar" bestesinin yarım saatlik coşku dolu icrası sırasında zamanın nasıl geçtiğini anlamadık bile... sağ eli ile çaldığı notaları sol eli ile doğrudan piyanonun telleri üzerine basarak kıstığı ve boğuklaştırdığı sesler ise muhteşem etki yarattı. Sanki bir Türk enstrumanının sesini duyar gibi olduk.
MONOLOG
Filiz Ali / Radikal Gazetesi
8.11.2000
Ne var ki, Selanik'teki konserlerde birbiri ardına dinlediğimiz genç Balkan bestecilerinin eserleri arasında Hasan Uçarsu'nun flüt, klarinet, vurmalı çalgılar, piyano, keman ve çello için bestelediği "Monologue" adlı eserin genç Selanikli müzisyenler tarafından yorumlandığı andan başlayarak gelişen hayranlık ve övgü seli gerçekten görülmeye değerdi... Monolog'un sağlam bir yapı üzerine oturtulmuş geniş hayal gücü ile çok ustaca bestelenmiş bir eser olması biz Türkleri seven sevmeyen herkesi şapka çıkarmaya zorladı.
BİR YAZ YOLCULUĞUNDAN ARTAKALANLAR Johannes Rubner / Süddeutsche Zeitung
27.06.2000
Sommerreise" (1995) von Hasan Uçarsu. Da wird so schüchtern und verträumt nach Klängen gesucht, als wären noch nie welche gefunden worden, als müsste jede Phrase das Tor, der Vorhang für die nächste sein - nur um gleich darauf gnadenlos zerschmissen und überbrüllt wieder unterzugehen. EindrucksvolleMusik.
BİR YAZ YOLCULUĞUNDAN ARTAKALANLAR Johannes Rubner / Süddeutsche Zeitung
27.06.2000
...Hasan Uçarsu 'Bir Yaz Yolculuğundan Artakalan'larında (1995) geleneksel Türk folkloründen motiflerin arasındaki ani değişimleri çok etkili olarak başarmaktadır. Bu parçalarda neredeyse fısıldayarak, rüya aleminde daha önce o tınılar hiç keşfedilmemişçesine sesler aranmakta, sanki her cümle büyük bir kapı, o da onun daha sonraki perdesiymiş gibi, hemen ardından acımasızca kırılıp parçalanarak ve tekrar üst perdeden kaybolarak yok olmaktadır. Çok etkileyici müzik.
ORKESTRA İÇİN ÇEŞİTLEMELER
Faruk Yener / Milliyet Gazetesi
9.10.1991
I.D.S.O. mevsimin ikinci konserinde T.Strugala yönetimindeydi ve program genç besteci Hasan Uçansu'nun 'Orkestra Çeşitlemeleri' ile başladı. Çeşitleme sanatını mozaik anlayışından arındirarak bütünlüğe kavuşturmayı amaçlayan eserde besteci daha çok 'senfonik şiir'e yaklaşmış. Genel havası "Wagner-Liszt' romantizmini, örneğin 'Nibelungen' kromatiğini anımsatan 'Çeşitlemeler'in kusursuz orkestralama tekniğinde değerli öğretmenlerin katkısı olsa gerek. Bay Uçansu'nun bu deneyi ile müzik yazınimıza ilginç bir örnek kattığına kuşku yok.